Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Haziran, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Şimdiki Zaman Hapishanesi

  Bilgisi artan varlığın, görüşü ne kadar artarsa yani ne kadar çok alternatif gelecek görmeye başlarsa o varlığın seçim gücü de o kadar azalır, kaderin dışına itilir. Akan bir nehirde yüzen kalın bir oduna bağlı uçurtma gibidir. Ne kadar yukarıdaysa o kadar çok şey görür, ama değiştiremez, seçim bile yapamaz, akıntı onu nereye sürüklüyorsa oraya gider. Aslında bilinçli her varlık bu konumdadır fakat seçimlerinin ötesini göremediklerinden dolayı onlar için henüz olmamış ama olmayı bekleyen bir gelecek vardır, amaç vardır sonuç vardır. Çünkü geleceğin çoktan belirli olduğu ön kabulünü yapsak bile onlar için henüz gelecek gerçek olmamıştır, olması bir ihtimaldir. Her şeyi bilen bir varlık için ise gelecek yoktur, gelecek zaten olmuştur. Her şeyi bilen bir varlık için sadece her şeyin, tüm zamanların aynı anda meydana geldiği bir şimdiki zaman hapishanesi vardır. Olaylara dahil olamaz, karışamaz, onları bilebilir ve sadece izleyebilir. Etse bile bir şey değişmez, farklı bir gelecek onun i

Rosen 4 : Zarf

IV Zarf   Güvendiğiniz ortamlarda daha güzel uyursunuz. Ama tetikte olduğunuz zaman, misafirliğe gittiğinizde, evinizde değilken veya benim gibi asıl olmanız gereken zamanda bile değilseniz güvende değilsinizdir. Etrafınızdaki insanlar size güven aşılamış olabilir, pozitif duygular duyuyor olabilirsiniz ama bilinçaltınız yemez bunları. Güvende değilseniz güvende değilsinizdir ve güven zamanla oluşur. Oluşabilirse tabi. İleride de göreceksiniz ki oluşmayacak oluşamayacak...    Dün geceki uykuya dalışımdan sonra kolay ve bir anda uyandım bu sebeple. Uyandım ve şaşırdım çünkü sıcak ve güzel kokan yemek gelmişti ve karşımda bir ahşap bir sandalyede Franchesca oturuyordu.    “Günaydın Fırtına.” dedi ve zaten uyanmış ve şaşkın olan, cevapları bekleyen beni daha da çok soru oluşturmaya yöneltti kafamda. Bu kadın benim birlikte kullanılan lakabımı nerden bilebilirdi? Nasıl bilebilirdi?    “Şaşırdığını biliyorum hatta şaşırmak ne kelime muhtemelen çıldırdığını falan düşünüyor olmalısın fakat dü

Rosen 3 : Kapı

III Kapı   10 Haziran 1939... Bu nasıl olabilirdi. Nasıl olabilirdi böyle bir şey aklım almıyordu. Etrafımda gördüğüm her şey son derece gerçekçiydi ve bu beni daha fazla korkutuyordu. Delirmekten ve bunun farkında olmamaktan gerçek bir rüyada hapsolmaktan korkuyordum ve şu an bu korkuyu yaşıyordum. Buraya nasıl geldiğimi düşünmeye çalıştım? Ne olmuştu? En son hatırladığım şey ışıktı. Beyaz her yeri kaplayan bir ışık. Sonra film kopmuştu. Ve kendimi biraz yürüdükten sonra burada bulmuştum. Acaba bir şekilde zamanda yolculuk yapmış olabilir miydim? Yaptıysam bile bu nasıl olmuştu. Uçağın hızı mıydı acaba? Çok saçma bir düşünceydi bu. Pilotluk yaptığım uçak normal bir savaş jetiydi o tarz bir aletle dünya standartlarında çok kısa sürede çok uzun yol alabilirsiniz belki ama zaman olayı bambaşka bir şeydir. Zamanda yolculuk için çok hızlı bir şekilde hareket etmek gerekir hatta o kadar hızlı etmek gerekir ki ışıktan bile hızlı olmak gerekir fakat bu durumda bile olacaklar kesin değil. Zate

Şans Eseri Olan Tesadüfün Gerçekleşme Olasılığı

       Ne olursa senin için tesadüf dersin? Şans nedir ki? Peki ya olasılıklara ne demeli? Bu yazıda bunların hepsi hakkında konuşup bu olayı kapatıyoruz artık.     Etrafta her zaman tesadüfler hakkında atıp tutan hatta olasılık denen bilimi öldürüp cinayet suçu işleyen birileri vardır. Belkide sen de bu katillerden birisin. Düşünce deneyi denen bir olay vardır. Mesela Kelvin derece bu yöntemle bulunmuştur. Kelvin denen amca hiç bir zaman kelvin diye bir termometre yapmamıştır sadece mümkün olan en düşük sıcaklığı sıfır kabul eden bir ölçü sistemi oluşturmuştur. Ve sistem şu anda bilimde en çok kullanılan sıcaklık ölçü birimidir. Genelde felsefede çok kullanılır. Gerçek hayatta olma potansiyeli olan sosyolojik durumlar zihinde canlandırılır mesela evsiz bir adam bilerek hapse girmek için hırsızlık yapsa gerçekten suçlu mudur? Gibi. Veya Einstein’ın zihninde yaptığı tren deneyleri gibi. Düşünce deneyi denen kavramı oturttuktan sonra hemen olasılıklar üzerine konuşalım. Olasılık

Rosen 2 : Kırmızı Beyaz ve Siyah

II Kırmızı Beyaz ve Siyah   Karşımda uzanan çok büyük bir şehir vardı fakat bir terslik de vardı. O uzaklıktayken ne gördüğümü çok iyi anlayabilmiş değildim aslında. Fakat bir süre daha yürüdükten sonra ne gördüğümü daha iyi anladım. Bu gördüğüm benim alışık olduğum o basit evet basit modern şehirlere pek benzemiyordu. Bunu anladığımda evet işte tam da o zaman tüylerim diken diken oldu ve kafayı sıyırdığımı veya bir etkinliğin ortasına düştüğümü düşündüm. Düşündüm ama buna kendim de inanamadım çünkü mümkün değildi. Dünyanın belkide en çok nefret ettiği ikinci şeyin bu denli kanlı canlı her tarafta görmek bana inandırıcı gelmedi ve birinci seçeneğe yani delirmiş olabileceğim gerçeğine sabitledim kendini. En azından o zaman böyle düşündüm. Lütfen beni yargılamayın ama eğer o zaman siz de benim yerimde olsaydınız kendinizi kötü bir rüyada sanabilirdiniz ve inanın bana kötü bir rüyada olmak ve o rüyanın ziyadesiyle gerçekçi olması insanı bir hayli rahatsız ediyor. Gördüğüm şey o ünlü bayra

Rosen 1 : Işıkları Görmek

I Işıkları Görmek Adım gibi eminimki bu hikayeyi çok az kişi okuyacak. Okuyanların pek çoğu bana inanmayacak. İnananların pek çoğuna da siz inanmayın derim. Bu kadar hayalci olmak her zaman iyi şey değildir. İnsanı fazla uçurur. Benimde öyleydi biraz. İzin verin size anlatayım hikayemi başlarından itibaren. Ama sizi uyarıyorum. Daha bitmemiş bir hikayenin ortasındayım. Şu andan itibaren olacakları ben de bilmiyorum. Her şey yarın olacak. Veya hiçbir şey olmayacak. Göreceğiz. Büyük annemin o sorusunu hatırlıyorum. Neden pilot olmak istediğimi sormuştu. Aklınızdan geçen şeyleri tahmin edebiliyorum ama inanın bana değil. Çok daha çocuksu bir düşünceydi. Ben bulutlara dokunmak istiyordum.    Merak ediyordum bu hissi. Bulutlara dokunmak nasıl bir şey? Artık büyüdüğümüze göre bunun ne kadar çocuksu kaldığını tahmin etmişsinizdir. Fakat o zaman bu düşüncelerle uyuyorduk geceleri. Şu an çok seviniyorum. Kimsenin bana bulutlara dokunmak imkansız demediği için. Belki bu benim şansım olm

Bilmemekception

Alışmışız. Neye alışmışız? Düz görmeye. Yüzeysel ve sığ görmeye alışmışız. Tıpkı sigara içmeye, şeker kullanmaya veya sabah kahvaltı yaparken haber izlemeye alışmak gibi. Bu alışkanlıkların bazılarından kurtulmak kolay bazılarından zor. Eğer yeterince yapmazsanız bu aktiviteleri yapmanın artık aklınıza gelmediğini fark edeceksiniz. Yüzeysel veya sığ görmekten kurtulmak ise neredeyse imkansız. Çünkü bu durumda olan bir insan hangi durumda olduğunu bilmiyordur. Bilmemek ne kadar kötüyse bilmediğini bilmemek, hatta bilmediğini bilmediğini bilmemek; bilmemekception durumunda olmadığımızın hiçbir kanıtı yok. Tanrı bile bilmediği bir şey olup olmadığını bilemez. Tanrının olup olmadığını bilmiyoruz fakat biz varız. Bizim durumuzu açıklayan çok sevdiğim bir alegori var. Hiç yağmur yağarken evinize yürüdünüz mü? Peki yere bakarak yürüdünüz mü? O şeye dikkat ettiniz mi? Evet su birikintisine. İşte sonraki sefer o su birikintisine daha dikkatli bakın. Çünkü o çok ilginç bir düşünceye sahip