Ana içeriğe atla

Üzgünüm Sadece Çok Güzelsin


  Bu bir iç yazı. İç yazı ne diyenlere ise iç dökme yazısı diyeyim. Genelde böyle şeyleri yazarım ama hiç paylaşmam nedense bunu paylaşmak istiyorum. 

  Tanrının bilinmek istemesi aslında tam da insansı bir hareket değil mi? Tanrı olsanız bilinmek ister miydiniz? Böyle şeyler umrunuzda olur muydu? Tıpkı şey gibi kendini kanıtlama çabası gibi. Hava atmak gibi. Bak ben tanrıyım istediğimi yaparım. İstediğim yaratırım, ol derim olur. Banane ki bundan? Veya sen neden bunu anlatmak, bunu bildirmek için kendi sözlerine göre aciz varlıklar var ettin? Acaba sandığın veya bize kendini tarif ettiğin gibi mükemmel değil misin? Hem bu iş sonradan sonradan şekillenmişe benziyor. İlk motivasyonun sadece bilinmek ve sırf bu amaç uğruna yaratıklar yarattığını öne sürüyorsun. Düşünsene koskoca bir evren yaratıyorsun ama bilinmek istediğin yaratıklar bu evrenden eksilse hiç kimsenin haberi olmaz. Sonra onlara yapmaları için emirler gönderiyorsun sanki bu işte bir iş var. Hem bir varlık bilinmek istiyorsa neden kendinin asla bilinemeyeceği bir evren yaratır ki? Ayrıca meleklere ne demeli. Kutsal kitaplarda meleklerin yaratılışından ve amaçlarından aslında gerçek manada hiç bahsetmez. Neden melekler vardır? Hizmet için mi? Yoksa onlar da mı bilsinler diye yaratılmıştır? Bunlar biraz çelişkili şeyler değil midir? Tanrının hizmet edilmeye ihtiyacı mı vardır? Veya bilinmeye neden ihtiyacı olsun ki? Bilinmeyi neden istesin?  Ayrıca eğer sırf bilinmek istediysen yarat ve kendini göster ama hayır. Hayır! Yaratıklar yaratacağım ve onlara emirler göndereceğim ve bu emirlere uymaları için hiçbir kanıt olmayacak. Hayatlarını bana adamaları için hiçbir sebep olmayacak. Ayrıca emirlerimi göndereceğim kişiler yerler hep şaibeli, ve kötücül yerler. Tanrının emirlerini gönderdiği yerlerin hep kötülük yuvası olan yerler olması tesadüf mü? Ayrıca o zamanlardan günümüze çok az hatta neredeyse hiçbir şey kalmamış olmaması da biraz tuhaf.

  Ne anlatıyorum ben? Aslında bu yazı tanrı hakkında falan olmayacaktı. İnanın bana artık tanrı umrumda falan değil. Bir kız hakkında olacaktı bu yazı ve olmaya da devam edecek. Öyle bir kız ki çok güzel. Güzel bir kız. İnsanın baktıkça bakası geliyor. Yaradan ne de güzel de yaratmış. Eğer varsa tabi, ve eğer kast ederek yaratmışsa. Gözlerimi kapatıyorum ve inanın bana bir insanı gözlerinizi kapattığınızda bile görebiliyorsanız o insandan gerçekten hoşlanıyorsunuzdur demektir. Evet gerçekten hoşlanıyorum hoş bir kız. Bana göre. Çok güzel. Üzülerek söylüyorum bunu: ne yazıkkı çok güzelsin sadece. Aslında eminim. Gözlerine baktığım zaman içinde dışında olandan farklı bir kişilik bulunuyor gibi geliyor bana. O kadar güzel bakıyorsun ki. Sevgiyle bakıyorsun fakat sevgi bile az kalıyor bakışlarını tarif etmek için. Aşk ile bakıyorsun. Sevgiyle bakanları da biliyorum çünkü. Ama seninki onlardan değil. Aşk ile bakıyorsun sanki.  Veya ben öyle görüyorum sen öyle bakmıyor olsan bile. Belki de öyle görmeye ihtiyacım var, veya sadece canım öyle istiyor. Ama ben se sana bakıyorum. O kadar derin ki bakışların. O kadar anlam yükü ki. Bana öyle geliyor ki Aradığın bir şey var sanki. Kurtuluş arıyor gibisin. Senin bakışlarında ayrıca çırpınan birinin ifadesi var. Bu yüzden de biraz uzak duruyorum senden. Çünkü sana yardım edebilirim gibi geliyor. Elinden tutabileceğime inanıyorum ama bu beni biraz korlutuyor bu etik gelmiyor hayır bu etik değil. Yardıma ihtiyacı olan birine yardım ettikten sonra bana sevgisini bahşetmesine izin veremem. Hayır. Ancak bana sevgisini bahşettikten sonra ona yardım edebilirim ve doğrusu da bu olur. Bazen geleceği gördüğümü sanıyorum. Ama size bir sır vereyim mi? Gelecek falan yok. Var da yok. Bu ne demek. Şu demek ki bu benim kendi düşüncemdir. Biz farkında olmadan geleceği gerçek yapıyoruz. Ve sanırım büyük ölçüde bunu duygular şekillendiriyor. Dünyadaki tüm büyük olayların ardında duygular var değil mi? İyi veya kötü duygular. Mantık kısmı az gibi. Her neyse çok güzelsin işte. Çok güzelsin. Güzelliğin sadece fiziksel bir dizi uzuvdan kaynaklanmıyor asla. Ben sana bakınca her şeyiyle güzelliği görüyorum. Güzel bir gelecek, kültür, arayış, sevgi, uzun bir yaşam ve en önemlisi yaşam görüyorum. Hayatta kalmanın birçok yolu var ama yaşamak değil kolay. Kolay değil asla değil. Ama eğer sen de yanımda olursan yaşayabilirim gibi geliyor. 

  Sonra aklıma başka şeyler geliyor. Eski şeyler. Daha değil diyorum ben sana baktığımda bir gelecek görüyorum. Potansiyel bir gelecek görüyorum. Ama şimdi değil. Şimdi üzgünüm ama çok güzelsin sadece fiziksel olarak. Umuyorum, inanıyorum ne de olsa bazı şeyler gerçek olmak ister. Eğer bizde gerçek olacak bir şeyler varsa olacaktır. En azından ben şansıma ve senin bakışlarına güveniyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bilmemekception

Alışmışız. Neye alışmışız? Düz görmeye. Yüzeysel ve sığ görmeye alışmışız. Tıpkı sigara içmeye, şeker kullanmaya veya sabah kahvaltı yaparken haber izlemeye alışmak gibi. Bu alışkanlıkların bazılarından kurtulmak kolay bazılarından zor. Eğer yeterince yapmazsanız bu aktiviteleri yapmanın artık aklınıza gelmediğini fark edeceksiniz. Yüzeysel veya sığ görmekten kurtulmak ise neredeyse imkansız. Çünkü bu durumda olan bir insan hangi durumda olduğunu bilmiyordur. Bilmemek ne kadar kötüyse bilmediğini bilmemek, hatta bilmediğini bilmediğini bilmemek; bilmemekception durumunda olmadığımızın hiçbir kanıtı yok. Tanrı bile bilmediği bir şey olup olmadığını bilemez. Tanrının olup olmadığını bilmiyoruz fakat biz varız. Bizim durumuzu açıklayan çok sevdiğim bir alegori var. Hiç yağmur yağarken evinize yürüdünüz mü? Peki yere bakarak yürüdünüz mü? O şeye dikkat ettiniz mi? Evet su birikintisine. İşte sonraki sefer o su birikintisine daha dikkatli bakın. Çünkü o çok ilginç bir düşünceye sahip...

Saf İyilik İmkansızdır (1)

     Size bir iki süslü, bir iki de süsüz kelime kullanarak iyilik diye bir şeyin olmadığını olamayacağını, bunun imkansız olduğunu, olsa bile sanal olduğunu anlatacağım. Sanal derken demek istediğim insanları kapsamayan bir şey olması. İnsan dışında bir canlı veya cansız varlık iyilik yapabilir fakat bu sefer de o canlının veya cansızın yaptığı şeyin iyi veya kötü olmasını yine biz insanlar değerlendirdiğimiz için bize bağlı olan fakat bizim yapamadığımız bir kavramdan söz ediyorum.   Peki neden böyle düşünüyorum? Çünkü böyle düşünmem için geçerli sebeplerim var ve bunları size sıralayacağım ve düşünmenizi istiyorum; vermek istediğiniz mantıklı bir cevap varsa e-posta olarak veya yorum olarak yazın okumaktan memnun olurum.   Şimdi gelelim iyilik var mıdır? Elbette iyilik vardır. Zaten benim düşünceme göre bir şey yoksa o şeyden haberimiz olmaması gerekir. Ha böyle dediğim zaman hemen şap diye bana yapıştırın o zaman neden ateistsin o halde tanrı var senin düşün...

Okumama Hakkına Sahipsiniz (1)

   Stephen Hawking ünlü bir fizikçi. İllaki hepimiz bu adamı duyduk, “The theory of everything” filmini izledik, karadelikler hakkındaki kısa kitabını okuduk ve evrenin kısa tarihi kitabını da gördük mutlaka. Bilmiyorum Hawking diyince sizin aklınıza ne geliyor fakat bu adam beni iki önemli konuda çok etkilemişti. Birincisi şu (ki benim yazılarımı biraz okuduysanız zaman konusuna, kader konusuna takıntılı olduğumu biliyorsunuzdur) Gelecekten gelen zaman yolcuları hiç görmüyoruz. (en azından gerçekten gelenleri) çünkü daha herhangi bir zaman makinesini icat etmedik. Evet bu söz belki ona ait değildir ama ben ona ait olduğunu bir yerlerde okumuştum. Peki burda bize ne anlatmak istiyor? Biz zaman makinesi icat ettiğimizde aslında sıfır noktasını başlatmış olacağız. Bu bizim platformumuz olacak ve gelecekten, geçmişe gelinebilecek yeri zamansal ve mekansal olarak yapmış olacağız. Biraz fazla mı teorik kaçtı? O zaman izin verin şöyle bir alegoriyle açıklayayım. İhtiyacımız olan bir...