Ana içeriğe atla

Patates Kızartmaları ve Mutluluk

   Merhaba. Size kısa bir yazıda son zamanlarda yaşadığım ve beni mutlu eden bazı şeyleri anlatmak istiyorum. Bu yazı uzaktan bakınca size belki biraz şükürcü gelebilir ama kesinlikle öyle değil. Sadece birkaç yaşanan durum ve bu durumlar karşısında hissettiklerimi paylaşmak istiyorum.  

  Hani söylenegelen bir şey, bir soru var ya; mutluluk nedir? Ne olsa sizi mutlu ederdi? Hiç düşünüyor musunuz bunu? Bilmiyorum. Ben de çok fazla düşünmüyorum aslında. Yalnızca mutlu olduğumda hatırlıyorum bunu. Peki nasıl mutlu olduğumu öğrenmek ister misiniz? 

  Belki size anlamsız gelecek bunlar. Ama lütfen sadece bir an olsun beni anlamaya çalışın. Ben patates kızartmasını çok severim biliyor musunuz. Ama öyle gelişi güzel kızartmalardan bahsetmiyorum. Böyle şekli güzel olan, güzel kızarmış ve en önemlisi de sıcak olmalı. Sıcak olmayınca sevmiyorum. Belki siz de böylesinizdir. Peki toplu bir yaşam alanında yaşıyorsanız neler olur? Yemekler pek güzel olmaz genelde. Patatesler soğuktur, birbirine yapışıktır, şekilleri düzgün değildir. Adeta gelişigüzel kesilmişlerdir. Biliyorsunuz siz de bunu. Uzun süre bu ortamda kalınca insan evini, annesinin ona kızarttığı o özel patatesleri özlüyor. Veya kendi yaptıklarını. Yemek yapmayı severim. Bir aralar mükemmel patates kızartmaları yapmak için de özel çaba harcamıştım. Evet. İşte geçen gün yine sabahın köründe kalkmış, tıraşımı olmuş, üstümü giyinmiş ve kahvaltı alanına yürüyordum. Sonrasında tabağımı çatal kaşığımı aldım. İlk başta zeytin ve peynirler, sonra. Evet sonra ne göreyim. Gözlerime inanamadım. Güzel görünen patates kızartmaları. Sıcak, şekilleri düzgün ve pişme seviyeleri de kabul edilebilir patates kızartmaları. O an o kadar mutlu oldumki. Alt tarafı 7/10 patates kızartmaları. Ve azıcık koyuyorlar. Ama öyle değil işte. İnsan bazen 50 gram güzel patates kızartmasıyla karşılaşınca piyangoyu kazanmış gibi mutlu oluyor. 

  İşte buna benzer bir durumu fincan bardakta çay içince yaşamıştım. Final haftasında olduğum için zamanım çoğu ders ve sınavlarla geçiyordu. Çay hazırlamaya vaktim yoktu haliyle. Bu arada çayı çok severim. Bitki çayı olsun normal siyah çay olsun. Bu final sürecinde genelde kantinden karton bardakta çay alırdım ya da sabah kahvaltısında plastik bardakta plastik kokan çay içerdim. Tüm finaller bittiği zaman akşam odama geldiğimde su kaynattım. Sonrasında fincanımı aldım. Bir adet sallama çayımı çıkarttım. Sonrasında üzerinden buharlar çıkan fincan ile çay buluştu ve suyun rengi yavaşça kırmızıya doğru kaydı. Evet o an da bambaşka bir mutluluk yaşamıştım. Bu arada bu çay yapım sürecimin her aşamasında da sesli olarak mutluluğumu dile getiriyorum, oda arkadaşlarımla paylaşıyorum. En son fincanımdan bir yudum alıp o tadı hissedince de güzel bir mutluluk cümlesi söyledim. Odamdaki diğer bir arkadaşım da aklıma kazınan o cümleleri söyledi. İşte mutlu olmak bu kadar kolay. Gerçekten de öyle. 

  Mutluluk durumlardadır. Hepimiz içinde bulunduğumuz durumları yaşarız. Bu durumlar da bizim standartlarımızı belirler. Bu standartlar bazen o kadar düşerki dışarıdan bakınca çok doğal, çok normal hatta küçük görünen şeyler bizi aşırı mutlu edebilir. Sanki dünyalar bizim olmuştur. 

  Unutmayın mutluluk bazen güzel bir patates kızartmasıyla karşılaşınca, bazen de fincan bardaktan çayınızı yudumlayınca gelebilir. İşte mutlu olmak bu kadar kolay.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Eski Olması Bir Filmi İzlenmez Kılar mı?

    Geçenlerde bir arkadaşıma bir film önerdim. Muhtemelen izlemişsinizdir. Filmin adı Forrest Gump. Ben normalde bu filmi 1998 yapımı sanıyordum. Meğersem film 1994 yapımıymış. Her neyse arada sadece 4 yılcık var ne olacak diyebilirsiniz ve haklısınız size katılıyorum. Sonuçta ikiside eski filmler.    Peki önerimin sonrasında ne oldu? Filmin yapım yılını gördü ve 1994 mü sg dedi bana. Ben de sen filmden ne anlarsın kültürsüz yaratık gibi bir söz söyledim ona. Elbette arkadaşımın böyle bir tepki vermesini anlıyorum aşırı derecede haksız sayılmaz. Çünkü bir noktada ben de eski filmlere böyle ön yargılıydım, sonra bir noktada kırdım bu ön yargıyı.     Starwars sever misiniz? Hiç duydunuz veya izlediniz mi? Starwars güzeldir. Tavsiye ederim. Yüzüklerin efendisi gibi iyi ve kötünün mücadelesini işleyen etkili bir şekilde izleyen nadir filmlerdendir diyebilirim. Ben de çoğu insan gibi eski filmlere karşı ön yargılıyken (elbette 99 yapımı- 98 yapımı filmleri izlemişliğim vardı) bir gün evde

Unutmak İstiyorum

    Keşke bir tuş olsa. Rengi önemli değil; size hangisi hoş geliyorsa o olabilir. Kırmızı mesela. Genelde filmlerde tuşlar kırmızı renkli oluyor. Gerçi gerçekte de kırmızı renkli oluyorlar. Neyse işte. Bir tuş olsun demiştik ama bu tuş gerçekte değil zihnimizde olsun? Evet evet zihnimizde. Böyle gidip elinizle ulaşabileceğiniz bir noktada değil. Bu bir şans olsa, o tuşa uzanıp bastığınızda bazı durumlar gerçek olsa yapar mıydınız?     Tabi olabilecek durumlar tamamen gerçekçi, mesela o tuşa bastığınızda geçmişe gidemiyorsunuz, yalnızca ileriye dönük olaylar olabiliyor. Mesela hafızanızdan bazı olayları silme şansı veriliyor size. Kötü, veya gereksiz, ya lanet olsun keşke yaşanmasaydı dediğimiz türden olaylar, unutmak istiyorum dediğimiz olaylar? Ne dersiniz? Keşke olsa ama olmayacak.   Yaşım ilerledikçe keşke unutsam dediğim olayların sayısı artıyor. Sizin de artacak. illa kötü yönde değil. İyi yönde de. Keşke okuduğum veya izlediğim bir filmi unutsam da tekrar izlesem ve aynı duygula