Ana içeriğe atla

Rosen 5 : Cevaplar



                        V


  Sen onları pişmanlık ve üzüntü günü hakkında uyar. Çünkü onlar bir gafletin içine dalmış oldukları halde ve henüz iman etmemişken iş olup bitmiştir. 

  Cevaplar verilmez. Verilse bile etkili olmazlar. Cevaplar alınır. Ancak bu şekilde anlamları olabilir. Cevapları almak istiyor musun? Bu soruyu sor kendine. Ama unutma ve aklından çıkartma. Cevaplar basit değildir hiç olmamıştır. Cevaplar zordur, kabul etmeye direnir beden ve zihin. Ruhunu açmalısın. Kendini hazırlamalısın ama bu kolay bir iş değil. Hiç ama hiç değil. Bunu unutma. Zaten her daim hatırlatmaya çalışacağız. 

  Her şeyi öğrenmek istiyor musun? Acı çekmeye hazır mısın? Izdırap çekmeye? Uğraş emek vermeye, değiştirmeye hazır mısın? Cevaplara ulaşmaya hazır mısın? Buna ancak ve ancak sorularla ulaşabilirsin? Hazırsan eğer sana sorular verilecek. Yol tarafından verilecek ve inan bana yolun sonunu ben de bilmiyorum, kimse bilmiyor. Yola çıkacak mısın? 

  Veya sana çok basit bir önerim daha var. Tam da şu andan her şeye son verebiliriz. Senin şu “rüyana” , “çılgınlığına” , “deliliğine” çok kısa sürede son verebiliriz. Senden istediğim ne yapacağına bu mektubu okurken ve okuduktan sonraki birkaç saat içinde karar ver. 

  İki seçeneğin var önünde. Ya bu yolun sonuna kadar gideceksin ki bu konuda bir garanti veremiyoruz, nerede bittiğini bilemiyoruz. Ya da sana söyleyeceğim yere gideceksin ve seni tekrar geldiğin yere göndereceğim. Ama unutma her şeyin her yolun bir bedeli var. Her şeyin bedeli vardır ve ödenmiştir unutma bunu. Belki şimdi belki geçmişte belki gelecekte ama ödenmiştir. 

  Sen de bir bedel ödemek zorunda kalacaksın. Neyi seçersen seç ödeyeceğin bir bedel olacak ve ödedin de bu bedeli. Sadece daha zamanı gelmedi. Eğer yolun sonuna kadar gitmek istiyorsan yolun çok uzaklara doğru uzanıyor. Gitmen gereken yeri Franchescadan öğreneceksin. Oraya vardığında yolun seni bulacak. Ne yapacağına karar verdikten sonra Franchesca’ya git ve bileti almaya geldiğini söyle. Veya hiçbir şey yapma ve sadece bir gece daha dayan. Sabah uyandığında evinde olacaksın ve kabus sona erecek.

  Şimdi senden ufak bir ricam var. Bu mektubu yakmanı istiyorum. Bilirsin işte. Ateşleri görmek gerek bazen. İnsanın düşünmesine yardımcı olur. Düşünmek istiyorsa tabii. 

  

  Mektup bu şekilde son buluyordu. Bana fazla kaderci ve gizemli olmaya çalışılınıyor gibi gelmişti. Haklıydılar da muhtemelen. Ama umurmda değildi. En azından o an tek düşündüğüm uyumak ve evimde uyanmaktı. Bu dünyada beni iten bir şeyler vardı sanki veya o zaman öyle olduğunu düşünmek istemiştim. Ne yapacağımı düşünüyordum ama ne yapabilirdim ki? Ben mi kurtaracaktım dünyayı? Güzel bir söz vardır. Bir ağaçtan milyonlarca kibrit çıkar bir kibrit bir ormanı yakar diye. Güzel söz. Ben de bir kibrittim. Yanmak istemiyordum çünkü ormandayım dedim kendi kendime. Tehlikeli sularda yüzmeye gerek yoktu. Benim dünyamda her şey normaldi. Veya ben o dünyada yaşadığım için normal bana öyle geliyordu peki bunun garantisi neydi? Ya benim geleceğim oynanmış bir gelecek idiyse? Bunu düzeltmenin bir yolu var mıydı acaba? Bilmiyorum ve bilebileceğimi de pek düşünmüyorum. Bir zamanlar babamla olan bir konuşmamızı hatırladım. Ona keşke zamanı ileri alabilsem demiştim. Keşke zamanı bi dört yıl falan ileri alabilsem demiştim. Çünkü hayat artık zorlayıcı geliyordu. Zorlayıcı demek belki pek doğru değildir ama yaşamayı pek istemediğim şekilde ilerliyordu işte ve ben de zamanı dört yıl ileri sarmam ve artık güzel günlerin geldiği bir zamanda yaşamayı sürdürmek istemiştim. Belki bu fırsatı bu dünyada bulabilirdim. Ama istiyor muydum? Sanırım uyuyacağım. Uykum geliyordu. Bedenim bu dünyaya ait değildi ve uyumak istyordu artık uyanmak istiyordu ama hava hala aydınlıktı. Direnmedim. Direnemedim ve yatağa doğru gittim ve yattım. Bu dünyayı ben kurtarmayacaktım, kendi dünyamı da ben kurtarmayacaktım. Dünya zaten kurtarılacak gibi değildi. Kimse kurtarmayacaktı. Emin olduğum tek şey dünyayı yok edeceğimiz. Bu dünyayı hep beraber yok edeceğiz. Diye düşündüm ve gözlerimi yumdum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Eski Olması Bir Filmi İzlenmez Kılar mı?

    Geçenlerde bir arkadaşıma bir film önerdim. Muhtemelen izlemişsinizdir. Filmin adı Forrest Gump. Ben normalde bu filmi 1998 yapımı sanıyordum. Meğersem film 1994 yapımıymış. Her neyse arada sadece 4 yılcık var ne olacak diyebilirsiniz ve haklısınız size katılıyorum. Sonuçta ikiside eski filmler.    Peki önerimin sonrasında ne oldu? Filmin yapım yılını gördü ve 1994 mü sg dedi bana. Ben de sen filmden ne anlarsın kültürsüz yaratık gibi bir söz söyledim ona. Elbette arkadaşımın böyle bir tepki vermesini anlıyorum aşırı derecede haksız sayılmaz. Çünkü bir noktada ben de eski filmlere böyle ön yargılıydım, sonra bir noktada kırdım bu ön yargıyı.     Starwars sever misiniz? Hiç duydunuz veya izlediniz mi? Starwars güzeldir. Tavsiye ederim. Yüzüklerin efendisi gibi iyi ve kötünün mücadelesini işleyen etkili bir şekilde izleyen nadir filmlerdendir diyebilirim. Ben de çoğu insan gibi eski filmlere karşı ön yargılıyken (elbette 99 yapımı- 98 yapımı filmleri izlemişliğim vardı) bir gün evde

Patates Kızartmaları ve Mutluluk

   Merhaba. Size kısa bir yazıda son zamanlarda yaşadığım ve beni mutlu eden bazı şeyleri anlatmak istiyorum. Bu yazı uzaktan bakınca size belki biraz şükürcü gelebilir ama kesinlikle öyle değil. Sadece birkaç yaşanan durum ve bu durumlar karşısında hissettiklerimi paylaşmak istiyorum.     Hani söylenegelen bir şey, bir soru var ya; mutluluk nedir? Ne olsa sizi mutlu ederdi? Hiç düşünüyor musunuz bunu? Bilmiyorum. Ben de çok fazla düşünmüyorum aslında. Yalnızca mutlu olduğumda hatırlıyorum bunu. Peki nasıl mutlu olduğumu öğrenmek ister misiniz?    Belki size anlamsız gelecek bunlar. Ama lütfen sadece bir an olsun beni anlamaya çalışın. Ben patates kızartmasını çok severim biliyor musunuz. Ama öyle gelişi güzel kızartmalardan bahsetmiyorum. Böyle şekli güzel olan, güzel kızarmış ve en önemlisi de sıcak olmalı. Sıcak olmayınca sevmiyorum. Belki siz de böylesinizdir. Peki toplu bir yaşam alanında yaşıyorsanız neler olur? Yemekler pek güzel olmaz genelde. Patatesler soğuktur, birbirine yap

Unutmak İstiyorum

    Keşke bir tuş olsa. Rengi önemli değil; size hangisi hoş geliyorsa o olabilir. Kırmızı mesela. Genelde filmlerde tuşlar kırmızı renkli oluyor. Gerçi gerçekte de kırmızı renkli oluyorlar. Neyse işte. Bir tuş olsun demiştik ama bu tuş gerçekte değil zihnimizde olsun? Evet evet zihnimizde. Böyle gidip elinizle ulaşabileceğiniz bir noktada değil. Bu bir şans olsa, o tuşa uzanıp bastığınızda bazı durumlar gerçek olsa yapar mıydınız?     Tabi olabilecek durumlar tamamen gerçekçi, mesela o tuşa bastığınızda geçmişe gidemiyorsunuz, yalnızca ileriye dönük olaylar olabiliyor. Mesela hafızanızdan bazı olayları silme şansı veriliyor size. Kötü, veya gereksiz, ya lanet olsun keşke yaşanmasaydı dediğimiz türden olaylar, unutmak istiyorum dediğimiz olaylar? Ne dersiniz? Keşke olsa ama olmayacak.   Yaşım ilerledikçe keşke unutsam dediğim olayların sayısı artıyor. Sizin de artacak. illa kötü yönde değil. İyi yönde de. Keşke okuduğum veya izlediğim bir filmi unutsam da tekrar izlesem ve aynı duygula