Ana içeriğe atla

Küçük Adam


  Yakın zaman önce bir video izledim. Belki sizde izlemişsinizdir. İzledikten sonra hayatımda çok fazla bir şey değişmedi ama dünyaya daha farklı bir bakış açısı denebilecek şeyler kazanmadım da değil hani. Ama hemen yok öyle; oturup veya yatıp okumak. Bu yazıyı okurken senin yardımına ihtiyacım var Çünkü ancak hayal gücün de dahil olursa bu yazı anlamlı olacak. Tabii heyecan yapma hemen elin ayağın da birbirine dolaşmasın çünkü yardım edeceğim kopya vereceğim merak etme.
  
  Geliyoruz şimdi küçük adam ne alaka biz onu başka biliyoruz fakat burada o kelimeyi kullanmayın çünkü hepimiz biliyoruz ki başımız derde girebilir değil mi? değil. Ta kendisi evet. O kişi evet aklına gelen o kişi. Hani upuzun boyu olan uzun adamdan bahsediyorum. Doğru bildin sarı saçlı, güzel gözlü, iyi sözlü, gücünü milletten alan, göründüğü gibi olan Trump. Veya Venezuela başkanı yolların kralı belediye şoförlerinin üstadı başkanların başkanı dünya liderini ikincilikle kaçıran Maduro. Neden coğrafi olarak yakın fakat aslında çok uzak olan iki ülke ve iki başkandan örnek veriyorum? Çünkü kişiler ve kişiler önemli değil buna dikkat çekmek istiyorum. Bu kişi sizin babanız da olabilir anneniz de olabilir veya okul müdürünüz, kimya öğretmeniniz, müdür yardımcınız, büyük babanız aklınıza gelen herhangi birisinden bahsediyorum. Ama o kadar da herhangi birisi değil bu kişiler bunların bazı özellikleri de var ve bu kişiler hakkında bugün bu sebeple konuşuyor olacağız. Hazır mısın çünkü artık hayal gücümüz devreye giriyor veya aklımız, düşünüyoruz ve hayal ediyoruz. Neyi hayal ediyoruz? Büyük şeyleri hayal ediyoruz.  Büyük büsbüyük yapılar, büyük ayakkabılar, büyük telefonlar, büyük arabalar, büyük dudaklar, göğüsler kalçalar, bilerek büyük yapılmış her şey olur. Peki sorabilirsin neden bana, bu yazıyı okuyanlara büyük büsbüyük şeyler hayal ettiriyorsun reyiz yaradan sormaz mı? Sormaz merak etme reyiz. Ama be sana yine de açıklayacağım. Olay şu ve bu aslında ve çok da basit. Ve bizi de en çok ilgilendiren aslında yapılar gibi geliyor ama değil ben de bunu bu yazıyı okurken fark ediyorum. Ama bu noktaya gelene kadar geçtiğim yolları da size açıklamam gerek. Bilmiyorum sıkıldın mı? Buraya kadar okuyorsan eğer bu büyük olan şeyler bir mesaj aslında. Evet yazı bu kadardı sayfayı kapatabilirsin. Dünyanın şifresini çözdük iyi geceler. 
  
  İnsanlar ve diğer çoğu canlı nedense büyük olmak ister. Bunu son zamanlarda ben de çok istiyorum. Boyumun daha uzun olmasını mesela ayrıca bazı başka organlarımın da daha uzun olmasını. Peki neden bu büyüklük uzunluk sevdası var içimizde? Ayrıca neden uzun, büyük olan şeyler bizi daha kolay zapt ediyor? Kendisine hayran bırakıyor? Neden daha kolay etkiliyor? Net bir cevabım yok fakat evrimin ve psikolojinin var? Bir kere büyüklük gücü temsil eder. O sebeple hayvanlar büyük olmasa bile büyüklüğü taklit ederler. Büyük olmasalar bile büyük gözükmeye çalışırlar. Bunu hepiniz gördünüz kedi kavgalarında. Kediler kavga etmeden önce tüylerini dikerler ve dikerler. Bu onları olduklarından daha büyük gösterir. Neredeyse iki kat daha büyük gözükürler ve rakiplerinin gözünü korkuturlar. İşte gördünüz mü? Ne demiştik? Büyüklük bir mesajdı. Göz korkutma işte bu ilkiydi. Kedi büyük gözükürse rakibinin gözünü korkutur. Psikolojisini etkiler. İçine korku salınan bir rakip doğru düzgün düşünemez. Yenebilecek bile olsa rakibinden korktuğu için kaçmayı tercih edebilir. Korku çoğu canlının en baskın, en baskın duygusudur. EN BASKIN. Çünkü korku canlıyı ölümden koruyan şeydir genelde. Bu yüzden bir kere bir şey sizi korkutmayı başarırsa beyniniz kontrolü ele almaya başlar. Siz korkmakla meşgulken beyninizde aynı zamanda alarmlar çalmaya başlamıştır. Şeyi hayal edin. Bir nükleer santraldesiniz ve alarmlar çalıyor her an patlama veya kötü bir şey olabilir. Veya Hava saldırısı olmadan önce çalan siren sesi, veya yangın alarmı işte böyle şeyler mecazi olarak sizin beyninizde bu tarz alarmlar çalar. Ölmemeliyim, ölmemiyim, ölmemeliyim, ölmemeliyim. Der bilinç altınız. Bu da size telaş yaptırır. Artık ÇOK GEÇ olmuştur. Artık ÇOK GEÇTİR. Değildir aslında ama beyine öyle glir ve kaçar maçar bir şeyler yapmaya çalışır. Maksat ölmeyelim anladın mı? İşte büyüklük de bize böyle bir mesaj verir. Kavgadayken. Büyük bir rakip dişlidir ve sadece görünüşüyle size korku salar içinize. Siz de O kavgayı kazanabilecek olsanız bile bir düşünürsünüz. Acaba bu kavgayı nasıl kazanabilirim. Ve ne kadar yara alarak kazanabilirim? Bunu herkes düşünür. Bu yüzden büyüklük taklit edilir. Vay canına. Bu yazı bana çok yorucu geldi belki size de gelmiştir. O yüzden burada bitiriyorum veya ara veriyorum duruma göre devam ederiz. Kendinize iyi bakın ve PANİK YAPMAYIN!






















Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Eski Olması Bir Filmi İzlenmez Kılar mı?

    Geçenlerde bir arkadaşıma bir film önerdim. Muhtemelen izlemişsinizdir. Filmin adı Forrest Gump. Ben normalde bu filmi 1998 yapımı sanıyordum. Meğersem film 1994 yapımıymış. Her neyse arada sadece 4 yılcık var ne olacak diyebilirsiniz ve haklısınız size katılıyorum. Sonuçta ikiside eski filmler.    Peki önerimin sonrasında ne oldu? Filmin yapım yılını gördü ve 1994 mü sg dedi bana. Ben de sen filmden ne anlarsın kültürsüz yaratık gibi bir söz söyledim ona. Elbette arkadaşımın böyle bir tepki vermesini anlıyorum aşırı derecede haksız sayılmaz. Çünkü bir noktada ben de eski filmlere böyle ön yargılıydım, sonra bir noktada kırdım bu ön yargıyı.     Starwars sever misiniz? Hiç duydunuz veya izlediniz mi? Starwars güzeldir. Tavsiye ederim. Yüzüklerin efendisi gibi iyi ve kötünün mücadelesini işleyen etkili bir şekilde izleyen nadir filmlerdendir diyebilirim. Ben de çoğu insan gibi eski filmlere karşı ön yargılıyken (elbette 99 yapımı- 98 yapımı filmleri izlemişliğim vardı) bir gün evde

Patates Kızartmaları ve Mutluluk

   Merhaba. Size kısa bir yazıda son zamanlarda yaşadığım ve beni mutlu eden bazı şeyleri anlatmak istiyorum. Bu yazı uzaktan bakınca size belki biraz şükürcü gelebilir ama kesinlikle öyle değil. Sadece birkaç yaşanan durum ve bu durumlar karşısında hissettiklerimi paylaşmak istiyorum.     Hani söylenegelen bir şey, bir soru var ya; mutluluk nedir? Ne olsa sizi mutlu ederdi? Hiç düşünüyor musunuz bunu? Bilmiyorum. Ben de çok fazla düşünmüyorum aslında. Yalnızca mutlu olduğumda hatırlıyorum bunu. Peki nasıl mutlu olduğumu öğrenmek ister misiniz?    Belki size anlamsız gelecek bunlar. Ama lütfen sadece bir an olsun beni anlamaya çalışın. Ben patates kızartmasını çok severim biliyor musunuz. Ama öyle gelişi güzel kızartmalardan bahsetmiyorum. Böyle şekli güzel olan, güzel kızarmış ve en önemlisi de sıcak olmalı. Sıcak olmayınca sevmiyorum. Belki siz de böylesinizdir. Peki toplu bir yaşam alanında yaşıyorsanız neler olur? Yemekler pek güzel olmaz genelde. Patatesler soğuktur, birbirine yap

Unutmak İstiyorum

    Keşke bir tuş olsa. Rengi önemli değil; size hangisi hoş geliyorsa o olabilir. Kırmızı mesela. Genelde filmlerde tuşlar kırmızı renkli oluyor. Gerçi gerçekte de kırmızı renkli oluyorlar. Neyse işte. Bir tuş olsun demiştik ama bu tuş gerçekte değil zihnimizde olsun? Evet evet zihnimizde. Böyle gidip elinizle ulaşabileceğiniz bir noktada değil. Bu bir şans olsa, o tuşa uzanıp bastığınızda bazı durumlar gerçek olsa yapar mıydınız?     Tabi olabilecek durumlar tamamen gerçekçi, mesela o tuşa bastığınızda geçmişe gidemiyorsunuz, yalnızca ileriye dönük olaylar olabiliyor. Mesela hafızanızdan bazı olayları silme şansı veriliyor size. Kötü, veya gereksiz, ya lanet olsun keşke yaşanmasaydı dediğimiz türden olaylar, unutmak istiyorum dediğimiz olaylar? Ne dersiniz? Keşke olsa ama olmayacak.   Yaşım ilerledikçe keşke unutsam dediğim olayların sayısı artıyor. Sizin de artacak. illa kötü yönde değil. İyi yönde de. Keşke okuduğum veya izlediğim bir filmi unutsam da tekrar izlesem ve aynı duygula