Ana içeriğe atla

Madde Laneti

 Birazdan size benim de yeni öğrendiğim deli bir olaydan bahsedeceğim. Ama kelimenin tam anlamıyla deli bir mevzu bu. Tabi başlamadan ne olur ne olmaz diye belirtmek istiyorum. Bu yazıyı uyuşturucu ve türevi şeylerin ne kadar lanetli olduğunu ve toplumun, ülkenin, ülkelerin neden bu tarz şeylerden önemle korunması gerektiğini anlatmak üzere kaleme alınmıştır. 

  Başlayalım öyleyse. Öncelikle beni bu konuda en çok etkileyen bir istatistiği sizinle paylaşmak istiyorum. Biliyorsunuz biz terör sorunuyla uzun yıllardır uğraşan bir ülkeyiz. Bunun bize nelere mâl olduğu aslında hiçbir sayı ve maddi bir ölçü birimiyle anlatılamaz bence. Çünkü giden binlerce can var. Yaklaşık Kırk yıldır terörle yapılan mücadelenin sonucunda yitirilmiş canların sayısı yaklaşık kırk beş bin kişi. Evet yanlış okumadınız 45.000 canı lanet olası terör yüzünden yitirdik. Ne acı verici bir şey. Öğretmenler, çocuklar, askerler, köylüler, siviller, hiçbir suçu ve günahı olmayanlar. Nice insan. Evet çok büyük kayıp. Son günlerde internet üzerinde gördüğüm bazı son derece vahşi ve insanlık dışı videodan sonra Meksika, Karteller, Meksika Uyuşturucu savaşı vs üzerine biraz araştırma yaptım. Hala da yapıyorum. Ama araştırmalarım süresince denk geldiğim çok manyak bilgiler var bunları sizinle paylaşmak istiyorum. 

   İlk önce en çarpıcı ve beni bu yazıyı yazmaya iten bilgiyle başlamak istiyorum. Meksika hükümeti 2006 yılında Uyuşturucuya karşı ve Kartellere karşı savaş ilan ediyor ve bu savaş 2012 yılına kadar sürüyor. 2012 yılında hükümet değişince yeni gelen hükümet savaşın bittiğini açıklıyor lakin ölüm sayıları artarak devam ediyor. Bu düşük yoğunluklu asimetrik savaşta sadece 2017 yılında 30.000 insan öldü. Evet sayı yanlış değil otuz bin insan öldü/öldürüldü. Düşünün Türkiye kırk yıldır savaştığı terör dosyasındaki ölüm sayısı kırk beş bin insanken Meksika uyuşturucu savaşında 2017 yılı en kanlı yıl rekorunu kırarak 30.000 insanın öldüğü bir yıl oluyor. 2006 yılından itibaren hesaplanan sayı ise korkunç boyutlarda yaklaşık 200.000 insan. Neredeyse Türkiyedeki kayıpların 5 katı büyüklükte. Peki bu nasıl olabildi? Nasıl olabiliyor? İşin içinde jeopolitik konumun büyük etkisi var.

  Ön Araştırmalarım sonucunda gördüğüm kadarıyla Meksika aslında uyuşturucunun kaynağı değil. Uyuşturucu ağırlıklı olarak Kolombiya gibi diğer Güney Amerika ülkelerinde üretiliyor. Meksikanın önemi coğrafi konumu dolayısıyla ortaya çıkıyor. Biliyorsunuz Meksika ABD’nin güney komşusu olan bir ülke ve Birleşik devletlerle çok uzun bir kara sınırı var. Tıpkı Türkiye ve Suriye gibi düşünebilirsiniz. Bu sayede Meksika Güneyden sevk edilen uyuşturucuyu ABD’ye sevk edebilecek çok sayıda yasa dışı kaçak yola sahip olmuş oluyor. Ama olay bununla sınırlı değil. 

  Bildiğiniz gibi Amerika Birleşik devletleri Dünyanın en büyük ekonomisi. Halkı çok zengin. Yaklaşık 250 milyonluk  bir nüfusu var. Bu da Amerikayı çok büyük bir pazar haline getiriyor. Ayrıca eğitim bildiğiniz gibi Amerika’da ücretli. Paranın konuştuğu bir ülke. Haliyle herkes yüksek kalitede iyi bir eğitime ulaşamıyor. Her yerin sosyo kültürel seviyesi o kadar yüksek değil. Bu da ABD’yi dünyanın en büyük uyuşturucu pazarı yapıyor. Ciddi manada büyük bir pazar. Manyak, deli para anlamına geliyor. Şahsım adına konuşayım ben uyuşturucudan çok korkarım. Çünkü öyle yetiştirildim. Okul ve aile aldığım eğitim öyleydi. Amerika gibi bir ülkede ise herkeste böyle bir bilinç yok. Bu yüzden uyuşturucu çok yüksek manyak paralar kazandırıyor. Kartellerin yıllık gelirinin 13-45 milyar dolar arası olduğu söyleniyor raporlara göre. Ama ben bu kadar olduğunu düşünmüyorum çok daha fazla olmalı. 30-70 milyar dolar arası bir rakamdan bahsediyoruz. İşe bu yönden bakarsanız ortada bir altın mademi var. Hemde yüzeyde, altınlar da çeyrek, yarım diye ayrılmış ortalığa dağılmış vaziyette. Sizin tek yapmanız gereken gidip onu toplamak. 

  Teşbihte hata olmaz derler. Düşünün 50 milyar dolar ne demek? İşte savaş bu yüzden. Savaş dediğimde başta Hükümet güçleri ile Karteller arasında bir savaş olduğunu düşünmüş olmalısınız. Ama aslında savaş herkes arasında hükümet kendi içinde savaşıyor, karteller birbirleriyle savaşıyor, karteller polisle savaşıyor. Tüm ülke uyuşturucu bataklığına batmış durumda. Çünkü ortada çok fazla kirli para var. Düşünün bir Uyuşturucu Kartelisiniz Milyar dolarınız var. Karteller işte bu kadar zengin. Her şeyi satın alıyorlar. Para konuşuyor ve karşısında genelde hiçbir şey duramıyor. Parayla satın alamadıkları şeyleri de yok ediyorlar. Ve daha çok para için birbirleriyle savaşıyorlar, hükümetle savaşıyorlar. İnsan oğlu ne kadar da aç gözlü. Size şöyle bir örnek vereyim. 1 ocak 2022 yılındaki milli piyango yılbaşı ikramiyesi tam bileti 120 milyon liraydı. O zamanki dolar kuru ise yaklaşık 13.30 liraya denk geliyor. Yani verilen para yaklaşık 9 milyon dolarcık. 10 milyon dolar bile değil. İşte bu adamlarda milyarlarca DOLAR var. Bize sadece yılbaşında verilen miktarın 100 katı. 1000 katı İşte bu denli büyük paralardan bahsediyoruz. 

  Anlayacağınız dünyanın diğer ucunda başka bir kıtada, hatta başka bir yarım kürede böyle boktan olaylar yaşanıyor. Para o kadar kirli o kadar pis o kadar kanlıki anlatacak kelimeleri bulmakta zorlanıyorum. Bu yüzden uyuşturucuya tekrardan lanet ediyorum ve bu konuda alınması gereken tedbirlerin en üst perdeden alınması gerektiğine inanıyorum. Bu kadar kirli para bu kadar güç insanları yozlaştırıyor hatta insan olmaktan çıkartıyor. Bizim haberlerde gördüğümüzde infial yarattığımız olayların orada kırk katı rutin bir şekilde oluyor. Düşünün bir sabah uyandığınızda haberlerde 50 kişinin (hayal edemeyeceğiniz kadar vahşi bir şekilde öldürüldüğünü) ve yol kenarına atılmış halde bulunduğunu görüyorsunuz. Ve bu rutin artık. Alışıyorsunuz bu tarz olaylara. Sürekli oluyor çünkü. İşte alışmamak gerekiyor. 

  Son durum ne peki? ABD ve Meksika güçleri kartellere karşı operasyonlar yürütüyorlar ama güçlü bir kartel yok edildiğinde veya yöneticisi tutuklandığında kartelin altyapısından 2-3 tane daha kartel ortaya çıkıyor. Yeni doğan güç boşluğunu doldurmak için hem kolluk güçleriyle hem de birbirleriyle savaşıyorlar. Bu da daha fazla ölümü beraberinde getiriyor. Ha değinmediğimiz bir nokta var. Polislerin aldığı bir maaş var. Her ay aldıkları. Kartel ise onlara aldıkları maaştan çok daha fazlasını verebiliyor. Bu yüzden kartellere çalışan eski polis hatta eski özel kuvvetler askerleri bile var. Ülkenin içine düştüğü batağı siz hayal edin. Askerler bile bu batağa düşmüşken politikacıları satın almak çok zor olmaz değil mi? Rüşvet çoğu devlet kurumunu etkisi altına alıyor. 

   Çok güzel bir ülke olmasına rağmen(gerek tarihi gerek doğası) aynı zamanda çok sıkıntılı ve tehlikeli bir ülke. Eğer Meksika’ya gidecekseniz 1-2 defa düşünü derim. Ve uyuşturucu, madde böyle lanet, tehlikeli zararlı bir şey. Bu sebeple uyuşturucuya karşı çok yüksek perdeden mücadelemizi sürdürmeliyiz. Ha bana soracak olursanız Türkiye Meksika olur mu diye? Bilmiyorum derim ama biz de çok yüksek Risk altındayız. Çünkü bizim hemen yanı başımızda da çok büyük bir pazar var. Avrupa Pazarı. Türkiye de bu konuda gerek Afganistanda üretilen uyuştucunun Avrupaya götürülmesi noktasında gerek başka ülkelerden gelen mallar önemli bir basamak. Bu yüzden her zaman tetikte olmalıyız zaten güvenlik güçlerimiz bu konuda etkin mücadeleyi sürdürüyor. 

   Herkese CLEAN günler. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bilmemekception

Alışmışız. Neye alışmışız? Düz görmeye. Yüzeysel ve sığ görmeye alışmışız. Tıpkı sigara içmeye, şeker kullanmaya veya sabah kahvaltı yaparken haber izlemeye alışmak gibi. Bu alışkanlıkların bazılarından kurtulmak kolay bazılarından zor. Eğer yeterince yapmazsanız bu aktiviteleri yapmanın artık aklınıza gelmediğini fark edeceksiniz. Yüzeysel veya sığ görmekten kurtulmak ise neredeyse imkansız. Çünkü bu durumda olan bir insan hangi durumda olduğunu bilmiyordur. Bilmemek ne kadar kötüyse bilmediğini bilmemek, hatta bilmediğini bilmediğini bilmemek; bilmemekception durumunda olmadığımızın hiçbir kanıtı yok. Tanrı bile bilmediği bir şey olup olmadığını bilemez. Tanrının olup olmadığını bilmiyoruz fakat biz varız. Bizim durumuzu açıklayan çok sevdiğim bir alegori var. Hiç yağmur yağarken evinize yürüdünüz mü? Peki yere bakarak yürüdünüz mü? O şeye dikkat ettiniz mi? Evet su birikintisine. İşte sonraki sefer o su birikintisine daha dikkatli bakın. Çünkü o çok ilginç bir düşünceye sahip...

Saf İyilik İmkansızdır (1)

     Size bir iki süslü, bir iki de süsüz kelime kullanarak iyilik diye bir şeyin olmadığını olamayacağını, bunun imkansız olduğunu, olsa bile sanal olduğunu anlatacağım. Sanal derken demek istediğim insanları kapsamayan bir şey olması. İnsan dışında bir canlı veya cansız varlık iyilik yapabilir fakat bu sefer de o canlının veya cansızın yaptığı şeyin iyi veya kötü olmasını yine biz insanlar değerlendirdiğimiz için bize bağlı olan fakat bizim yapamadığımız bir kavramdan söz ediyorum.   Peki neden böyle düşünüyorum? Çünkü böyle düşünmem için geçerli sebeplerim var ve bunları size sıralayacağım ve düşünmenizi istiyorum; vermek istediğiniz mantıklı bir cevap varsa e-posta olarak veya yorum olarak yazın okumaktan memnun olurum.   Şimdi gelelim iyilik var mıdır? Elbette iyilik vardır. Zaten benim düşünceme göre bir şey yoksa o şeyden haberimiz olmaması gerekir. Ha böyle dediğim zaman hemen şap diye bana yapıştırın o zaman neden ateistsin o halde tanrı var senin düşün...

Okumama Hakkına Sahipsiniz (1)

   Stephen Hawking ünlü bir fizikçi. İllaki hepimiz bu adamı duyduk, “The theory of everything” filmini izledik, karadelikler hakkındaki kısa kitabını okuduk ve evrenin kısa tarihi kitabını da gördük mutlaka. Bilmiyorum Hawking diyince sizin aklınıza ne geliyor fakat bu adam beni iki önemli konuda çok etkilemişti. Birincisi şu (ki benim yazılarımı biraz okuduysanız zaman konusuna, kader konusuna takıntılı olduğumu biliyorsunuzdur) Gelecekten gelen zaman yolcuları hiç görmüyoruz. (en azından gerçekten gelenleri) çünkü daha herhangi bir zaman makinesini icat etmedik. Evet bu söz belki ona ait değildir ama ben ona ait olduğunu bir yerlerde okumuştum. Peki burda bize ne anlatmak istiyor? Biz zaman makinesi icat ettiğimizde aslında sıfır noktasını başlatmış olacağız. Bu bizim platformumuz olacak ve gelecekten, geçmişe gelinebilecek yeri zamansal ve mekansal olarak yapmış olacağız. Biraz fazla mı teorik kaçtı? O zaman izin verin şöyle bir alegoriyle açıklayayım. İhtiyacımız olan bir...