Ana içeriğe atla

Ölüp Gideceğiz




   Geçen günlerde yine yoğun ve yorucu bir günün sonunda odama doğru yürüyordum. (Her zaman olduğu gibi) Stressli ve yorgun olduğunuz zaman aklınıza daha çok ve daha daha karanlık düşünceler geliyor sanırım. Benim de o sırada Aklımdan tam da şu düşünceler geçiyordu: Belki de Bir yerlerde oldukça saçma bir şekilde öleceğiz. Peki çektiğimiz bunca çile, bunca eziyet, bunca üzüntü, değer mi bunlara?

  Sadece gideceğiz burdan. Tıpkı Hafif bir çarşafın sabah soğukluğunda üzerinizden (pürüzsüzce) kayıp yere düşmesi gibi sessizce kayıp gideceğiz bu diyarlardan. Son gördüğümüz şey gökyüzü olacak, eğer tek tük bulutlarla süslenmişse sevineceğiz çünkü lanet olası bulutları görmeyi bile özleyeceğiz. Bir insan hayatının bedeli kaç lira şu an biliyor musunuz? Sadece 5₺. Evet yanlış duymadınız. Sadece 5 liracık. Belki de şimdi yere düşürseniz almaya dahi tenezzül etmeyeceğiniz 5 lira; bir kör kurşunun fiyatı işte. Eskiden daha da ucuzdu. Gencecik yaşında, hayatının baharında aramızdan kopup(koparılıp) giden o delikanlılar, o Masum, sevgi, hüzün dolu bakışların ardından bakanlar, işte o 5 liralık kör kurşunun isabet etmesiyle ayrıldılar aramızdan. Ne yaşanmışlıklar ne saklanan sırlar vardır kim bilir? Ne söylenmemişlikler, ne içine atmışlıklar? Hiç bilemeyeceğiz artık. Eğer ne zaman öleceğinizi bilseydiniz yine de tutar mıydınız içinizde sevgilerinizi? Bir karadelik misali veya sadece kilitlenip anahtarı sonsuzluğa atılmış basit karanlık bir kutu, sevgili günlük… Hiçbirisi yok artık. Buhar olup gittiler. Sonsuzluğa karıştılar. Evet. O güzel insanlar atlarına binip son kez bize el sallayıp ardından arkalarına bile bakmadan ışığa doğru gittiler. 

  Bir keresinde hava çok soğuktu. Ama o kadar soğuktuki… Normalde soğukla olan ilişkimiz ısınana kadardır. Fakat o gün ısınmak istemiyorduk. Sadece bekliyorduk. Soğuğa ne kadar dayanabileceğiniz hakkında fikriniz var mı? Eğer karnınız toksa ve hareket edebiliyorsanız çok uzun süre. Ama bu ilginç olan değil. İlginç olan vücudunuzun soğuğa verdiği tepkiler. Bir süre sonra ayaklarınızın uyuştuğunu hissedeceksiniz. Çünkü artık ziyadesiyle üşümüş olacaklar. Üşüdüğünüz zaman kanınız ilk olarak ayak, el gibi organlardan çekilir ve daha hayati daha önemli olan iç organlarda yoğunlaşmaya başlar. Elinizi hissediyordunuz değil mi? Evet eliniz hala orda. Şimdi elinize bir şeyler almayı, bir bardağı tutmayı veya anneciğinize seni seviyorum anneciğim yazmayı deneyin. Başaramayacaksınız, çok zorlanacaksınız. Oysa az önceye kadar elinizi gayet iyi hissediyordunuz şimdiyse elleriniz sizi dinlemiyor. Gülümsemek ister misiniz? Soğuk artık yüzünüze de işlemeye başladı, bir tuhaflık var, gülümsemek, gülmek istiyorsunuz ama yüzünüz acıyor. Çünkü ellerden sonra sıra burun, yüz kasları ve kulaklarınıza geliyor. Kulak ve burnunuzu zaten hissetmiyorsunuz ama yüzünüzü hissediyorsunuz çünkü acıyor. 

Onlar hissetmediler. 

Çok değer verdiğim birisi bana üşümeyi yasaklamıştı. Kabul ediyorum. Üşümeye hakkımız yok. Sıcacık yatağım aklıma geliyor, çarşafın üstümden kayıp sabah serinliğiyle tanıştığım, sonra usulca geri çekip biraz daha kaldığım. Artık özlemiyorum. 

Hiç tahmin edemeyeceğiniz sözler var.

Gerçekler acıdır, baklava tatlıdır, baklava gerçek midir?

4 kurşun yersek sevineceğiz bizim hayatımız 20 kağıt ediyor diye. Ölmezsek üzüleceğiz. O kadar şanslı değilmişiz diye. Beni de aranıza alın. 

Sıcak, insanlar terler, ter, sıvı, su. İnsanların doğadaki hayvanlar arasında terleme yeteneği en üst düzeyde olan canlılardan birisi olduğunu biliyor musunuz? İnsanlar su olduğu sürece çok uzak mesafeler göç edebilirler, 27 km boyunca koşabilirler, çok uzak mesafeleri yürüyebilirler, çünkü terliyoruz ve vücut sıcaklığımızı hep 36.5 derecede tutuyoruz. Onlar yürüdüler, onlar koştular, onlar gittiler.

Hiç bilmediğimiz bir memlekette hiç bilmediğimiz insanların arasında belki de öleceğiz. Son gördüğümüz şey gökyüzü ve bir de iki bulut olursa kendimizi şanslı sayacağız. Çünkü buraları tanımasak bile gökyüzünü tanıyoruz. Ne kadar uzakta olursak olalım hepimiz aynı gökyüzünün altındayız. Eğer olurda Ölürsem Beni iyi bilsinler; bu mektubu anneme versinler, iyi hatırlasınlar, benim gözlerim de gülsün. Biz sizi iyi biliyoruz. Bir eksiğimiz yok, üşümüyoruz. Vatan sevgisi ısıtıyor insanı. En önemlisi sizi çok seviyorum anneciğim ÇOOK. Beni merak etmeyin, O’nlarla beraberim. 

Aziz şehitler ruhunuz şad olsun!



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Eski Olması Bir Filmi İzlenmez Kılar mı?

    Geçenlerde bir arkadaşıma bir film önerdim. Muhtemelen izlemişsinizdir. Filmin adı Forrest Gump. Ben normalde bu filmi 1998 yapımı sanıyordum. Meğersem film 1994 yapımıymış. Her neyse arada sadece 4 yılcık var ne olacak diyebilirsiniz ve haklısınız size katılıyorum. Sonuçta ikiside eski filmler.    Peki önerimin sonrasında ne oldu? Filmin yapım yılını gördü ve 1994 mü sg dedi bana. Ben de sen filmden ne anlarsın kültürsüz yaratık gibi bir söz söyledim ona. Elbette arkadaşımın böyle bir tepki vermesini anlıyorum aşırı derecede haksız sayılmaz. Çünkü bir noktada ben de eski filmlere böyle ön yargılıydım, sonra bir noktada kırdım bu ön yargıyı.     Starwars sever misiniz? Hiç duydunuz veya izlediniz mi? Starwars güzeldir. Tavsiye ederim. Yüzüklerin efendisi gibi iyi ve kötünün mücadelesini işleyen etkili bir şekilde izleyen nadir filmlerdendir diyebilirim. Ben de çoğu insan gibi eski filmlere karşı ön yargılıyken (elbette 99 yapımı- 98 yapımı filmleri izlemişliğim vardı) bir gün evde

Patates Kızartmaları ve Mutluluk

   Merhaba. Size kısa bir yazıda son zamanlarda yaşadığım ve beni mutlu eden bazı şeyleri anlatmak istiyorum. Bu yazı uzaktan bakınca size belki biraz şükürcü gelebilir ama kesinlikle öyle değil. Sadece birkaç yaşanan durum ve bu durumlar karşısında hissettiklerimi paylaşmak istiyorum.     Hani söylenegelen bir şey, bir soru var ya; mutluluk nedir? Ne olsa sizi mutlu ederdi? Hiç düşünüyor musunuz bunu? Bilmiyorum. Ben de çok fazla düşünmüyorum aslında. Yalnızca mutlu olduğumda hatırlıyorum bunu. Peki nasıl mutlu olduğumu öğrenmek ister misiniz?    Belki size anlamsız gelecek bunlar. Ama lütfen sadece bir an olsun beni anlamaya çalışın. Ben patates kızartmasını çok severim biliyor musunuz. Ama öyle gelişi güzel kızartmalardan bahsetmiyorum. Böyle şekli güzel olan, güzel kızarmış ve en önemlisi de sıcak olmalı. Sıcak olmayınca sevmiyorum. Belki siz de böylesinizdir. Peki toplu bir yaşam alanında yaşıyorsanız neler olur? Yemekler pek güzel olmaz genelde. Patatesler soğuktur, birbirine yap

Unutmak İstiyorum

    Keşke bir tuş olsa. Rengi önemli değil; size hangisi hoş geliyorsa o olabilir. Kırmızı mesela. Genelde filmlerde tuşlar kırmızı renkli oluyor. Gerçi gerçekte de kırmızı renkli oluyorlar. Neyse işte. Bir tuş olsun demiştik ama bu tuş gerçekte değil zihnimizde olsun? Evet evet zihnimizde. Böyle gidip elinizle ulaşabileceğiniz bir noktada değil. Bu bir şans olsa, o tuşa uzanıp bastığınızda bazı durumlar gerçek olsa yapar mıydınız?     Tabi olabilecek durumlar tamamen gerçekçi, mesela o tuşa bastığınızda geçmişe gidemiyorsunuz, yalnızca ileriye dönük olaylar olabiliyor. Mesela hafızanızdan bazı olayları silme şansı veriliyor size. Kötü, veya gereksiz, ya lanet olsun keşke yaşanmasaydı dediğimiz türden olaylar, unutmak istiyorum dediğimiz olaylar? Ne dersiniz? Keşke olsa ama olmayacak.   Yaşım ilerledikçe keşke unutsam dediğim olayların sayısı artıyor. Sizin de artacak. illa kötü yönde değil. İyi yönde de. Keşke okuduğum veya izlediğim bir filmi unutsam da tekrar izlesem ve aynı duygula