Ana içeriğe atla

Sıkıntı Büyük ama Umutlar Daha Büyük

  Size bugün zihnimden geçen bazı şeylerden bahsetmek istiyorum. Türkiye olarak Bizim neden içimiz dışımız hep siyaset? Biz neden gün kim kime ne demiş kim ne yapmış kim başkanımıza dünya liderimize şunu yapmış bunu yapmış o bunlara şunu demiş o da şuraya gitmiş orada cuma namazı kılmış sonra da gitmiş çıkışında buzdolabı satışlarını açıklamış falan. Bunlar neden sürekli bizim gözümüze sokuluyor? Ha? Neden biz bir şeyleri yaşayarak hissetmiyoruz da televizyondaki medyanın %99 kadarı sürekli her gün bize bunları bangır bangır bağırıyor? Neden bunu yapma gereği duyuyorlar? Neden biz sokağa çıktığımızda gördüğümüz yoldan geçen arabalar bizim kendi ürettiğimiz ve ayrıca dünyaya ihraç ettiğimiz arabalar (en azından bir kısmı) değil de hepsi yabancı arabalar? Neden dolmuşta, belediyede metroda yanımızdaki kişinin kulaklığından gelen o müziğin çalmasını sağlayan telefon ve hatta o kulaklık bize yurt dışından geliyor? Neden biz hiçbir katma değerli şey üretmiyor ve hayatımızın hemen hemen hiçbir alanında gelişme kaydetmiyoruz? Hadi diyelim ki telefon üretmek zor yapamıyoruz araba üretmek zor yapamıyoruz iyi de kardeşim bakıyorum AKP yandaşı olmayan haber kanallarına veya internette kişilerin paylaştıkları kaynaklı kanıtlı yazılara buğdayı, samanı bile ithal eder hale gelmişiz. Koskaca 83 milyon nüfuslu Büyük Türkiye Cumhuriyeti Devleti diyoruz bu devlet buğday bile üretemiyor mu birisi bana bunun hesabını versin. Evet sayın Cumhur Başkanımız ve onun çok değerli Bakanları. Ben bir Türkiye Cumhuriyeti   V A T A N D A Ş I Y I M   ve benden her çikolata alışımda, her elektrik faturası, su faturası ödeyişimde, her sınava girişimde, her telefon faturamda, hani o yaptığınız yollardan geçerken, bira alırken, sigara içerken aldığınız o vergiler var ya hani hatta öyle bir alıyorsunuz ki başka kelimeler kullanmak gerek aslında bunun için ama biliyorsunuz özgürlükler ülkesinde yaşadığım için o kelimeleri kullanmaktan imtina ediyorum. Bir vatandaş olarak bana ilk okulda öğretilen görevler evet devletimin bana öğrettiği görev ve sorumluluklar şunlardı: vergi vermek, askerlik yapmak, oy kullanmak, anayasaya uygun davranışlar içerisinde bulunmak... Peki ben ve benim gibi yapması gerekenleri yapan, her türlü sorumluluğunu yerine getiren insanlara karşı eyyy siz devleti yöneten hükümet acaba sorumluluklarınızı yerinize getiriyor musunuz veya diyelim ki getiriyorsunuz nasıl bir performans sergiliyorsunuz? Ben söyleyeyim ben bir genç olarak durumdan ve gidişattan hiç mi ama hiç memnun değilim. Kendi teknolojilerimizi üretemiyoruz ve dışarıdan almak zorunda kalıyoruz fakat çok pahalı olduğu için alamıyoruz. Bakın burası çokomelli! Almak zorundayız. EVET teknolojiye ulaşan gençlerin belki %90'ı o telefonlarla bilgisayarlarla belki oyun oynayacak, belki twitter'a girip size karşı twitler atacak, müstehcen görüntüler izleyecek, başkalarıyla konuşup boş zaman geçirecek belki ama o geriye kalan %10' luk kısımdan da Elen Musk çıkacak, Newton çıkacak, Steve Jobs çıkacak. Ama siz öyle bir duruma getirdiniz ki hem kur yükseliyor hem alım gücü düşüyor ülke fakirleşiyor.  O bilgisayar telefondan bilgiye ulaşacak ve bildiklerini kullanarak bilmediklerini bulacak %10 kesimi zaten az değilmiş gibi %1-2 gibi rakamlara indiriyorsunuz. Bu da yetmezmiş gibi o kadar iticisiniz ki!  O kadar kavgacı ve saygısız o kadar dediğim dedik, inatçı ve kibirlisiniz ayrıca da eşitlikten ve adaletten uzaksınız ki o gençlerin de belki %3-4 ünü yurt dışına kaçırıyorsunuz. Hani bizi kalkındıracak olan o sürekli bahsedilen muhasır medeniyetler seviyesine çıkartacak olan gençleri siz kendi elinizle kendi politikalarınızla yurt dışına göçe zorluyorsunuz. 

  Çünkü insanlar rahat değil. İstediklerini konuşmakta rahat değiller, düşüncelerini söylemekte rahat değiller. Bunun suçlusu sadece siz değilsiniz ama halkı da kendinize benzettiğiniz için yine büyük sorumluluk sizin. Bugün insanlar özgür bir biçimde ateist, deist, solcu, muhalif olduğunu söyleyemiyor. Çünkü çevrelerinde o kadar baskı var ki ve bu baskı mantıklı bir baskı değil. Hayatında bir tane kitap okumamış liseyi bile bitirememiş veya öyle böyle bitirmiş, okuduğu izlediği tek haber yanlı haber olan kişi geliyor sana akıl vermeye çalışıyor ve saçma sapan konuşuyor; sosyolojik, politik çıkarımlarda bulunuyor. Ama daha kendisi felsefeden, tartışmadan, akıldan, mantıktan, kanıttan, ispattan, bilimden bir haber! O gençler ve kendini genç hisseden kişiler bilmiyor mu sanıyorsunuz? Kesin siz kibirliler ve cahiller öyle sanıyorsunuz. Hani biz susuyoruz ya. Aslında susuyoruz ama sadece sizin saçmalıklarınızdan sıkıldığımız ve bıktığımız için. Huzurumuzu bozmak istemiyoruz ama sizde utanma yok ki, sıkılma, onur, haysiyet, vicdan gibi kavramlardan bir habersiniz. Veya biliyorsunuz ve her şeyin farkındasınız ama böyle olmanıza rağmen kötüsünüz. Bilinçli kasıtlı kötülük yapıyorsunuz bu halka. 

  Yazık değil mi? O inandığınız Allah'ınızdan da mı korkmuyorsunuz? Belli ki sizin Ondan bile korkunuz kalmamış. Gerçi bana sorarsanız ben ilahi korkuya inanmam. Tanrı (biliyorum hiç sevmiyorsunuz bu kelimeyi, duyunca tüyleriniz diken diken oluyor) korkusu diye bir şey yok. Kanıt mı? Kanıtlasam inanacak mısın kardeşim. Peki o zaman Al sana kanıt: hani siz evrimi çürütmek için yaratılışı kanıtlamak için diyorsunuz ya "Etrafına bak" diye. Bak etrafına. Bu kadar çok kötülük nereden geliyor kardeşim? Ve nedense bu sizin deyiminizle "Allah'tan korkanlar" coğrafyası ortadoğuda neden bu kadar fazla bu kötülük? Ha şu da doğru kötülük her yerde var. Ama bazı yerlerde fazla, çok fazla ama nedense bazı yerlerde de az. Neyse bu konuyu fazla uzatmayacağım çünkü dini değil de daha çok politik bir yazı olmasını istiyorum.

  Siz bugüne kadar Türkiye'yi kalkındırmak özgürleştirmek, geliştirmek, adaleti arttırmak için hiçbir şey yapmadınız. Yalan konuşma bakayım yapmadınız diyorum ve ben bunu sizin gibi bir tarafımdan uydurduğum için falan değil bizzat gerçeklere dayanarak söylüyorum. Neymiş o gerçekler peki? Seçim gerçeği. Evet siz her şeyi ama yaptığınız her şeyi seçim yapmak için yaptınız sadece. Eğer gerçekten halkı olsaydınız atanamayan öğretmenler sorunu, ekonomide yaşa takılanlar sorunu, adalet, kadına şiddet, fakirlik, fırsat eşitliği, liyakat, eğitim, üretim, terör, sağlık gibi sorunlara çözüm bulurdunuz. Ama siz ne yaptınız? YOL YABDINIZ! İşiniz gücünüz vizyonunuz bu sizin. Yol yabmak. Dışarıdan borç alıp, borç aldırıp o paraları yandaşlarınıza liyakatsiz torpilli usulsüz ihalelerinizle peşkeş çekmek. Hem de garantili. Geçilmese bile o yollardan üstüne para ödemeli. Şimdi soruyorum size bu yazıyı okuyan objektif aklı başında insanlar bu hırsızlık demek değil de nedir? Evet ben de sizin söylediklerinize katılıyorum. Peki ikinci soru hırsıza hırsız demek suç mudur günah mıdır iftira mıdır itibarına leke sürmek midir? Değildir. Ben de haykırıyorum tüm dünya karşısında: HIRSIZSINIZ! Bal gibi de hırsızsınız. İnadına düşük faiz düşük faiz diye ısrar edip bankalara da kredi saçtırıp sonrada hem bi marifet yapıyormuş gibi bunu seçim malzemesi yapıp, bununla övünüp ama o düşük faizden dolayı oluşan zararı da görev zararı olarak yazdırıp sonra hazineye kitleyip halka, o krediyi almamış olanlara da vergilerle zorla ödettiğiniz için hırsızsınız! Sizin göreviniz halkı korumak onu zenginleştirmek iken siz ne yapıyorsunuz her gün bizi saçma sapan politikalarınızla daha da fakirleştiriyorusunuz. DIŞ dünyaya rezil rüsva ediyorsunuz. Sırf hoşunuza gitmeyen ve sizin yaptığınız yanlış politikaları ve bunun sonuçlarını halka anlatıyor diye insanlara Cumhur Başkanına hakaretten dava açıp ifade vermeye çağırıyorsunuz. Siz ilk önce Cumhurun Başkanı olun! Ondan sonra başkalarına dava açacaksanız açın. Siz şu an kendinizi tüm Türkiye'nin vatandaşı olarak görüyor musunuz ey Cumhur Başkanı? Halkın büyük çoğunluğu sizden ve sizin yönetiminizden hoşnutsuz. Size eskiden oy verenler bile bu halde. Neden peki? Neden bir kez olsun biz nerede hata yaptık da giderek daha fazla insan bizden uzaklaşıyor diye kendinize sormuyor öz eleştiri yapmıyorsunuz. Dindar olabilirsiniz. Başımızın üzerinde yeriniz olur ama keşke böyle olsa. Neden dincilik de yapıyorsunuz? Neden alkole bu kadar vergi yükü bindirip ulaşılmasını bu kadar zor hale getirdiniz neden bu kadar pahalı hale getirdiniz? Neden? Sırf sizin kafanızdaki size özgü düşüncelerle bağdaşmadığı için. İşte ben dini bu yüzden tehlikeli buluyorum. Çünkü din mutlak doğru ve gerçekleri içermediği halde kendini öyle görüyor ve insanların da böyle kabul etmesini istiyor ama değil ki. Mutlak doğru değil ki din. Keşke olsa. Ama değil. İşte bu yüzden de birileri bir topluluğu böyle yönetmeye çalışınca ortaya Türkiye, Mısır, Suriye, İran, Suudi Arabistan gibi ülkeler çıkıyor. Herkes fakir, umutsuz, sinirli, gergin, kavgacı, artık işler o noktaya gelmiş ki bir tane maganda çıkıyor trafikte kırmızı ışıkta kalkışını beğenmediği arabaya ateş açıp içinde bulunan iki kişiyi öldürüyor. Hadi sürücüyü öldürdün bre şerefsiz ahlaksız namussuz, sürücünün yanındakinin ne suç vardı? Başka başka cinayetler, kadınların yaşadığı şeyler. Her gün durum daha kötüye gidiyor, bazen umutlanıyorum ama sonra bu umudum da gidiyor. Çünkü umutlarım bana din gibi geliyor. Bana göre doğru ama mutlak değil. Gerçek olmayabilir. Ne yapayım ben gitmek istemiyorum ülkemden. BEN İNTERNETTE TÜRKÇE ARAMA YAPARAK BİLGİYE ULAŞMAK İSTİYORUM! Kendi dilimi konuştuğum canım ülkemi terk etmek istemiyorum, Atatürk gibi bir asker, komutan, politikacı, vizyoner, devrimci çıkartmış ülkemde doğmuş olmaktan gurur ve onur duyuyorum. BEN TÜRKÜM.
Üstüne basa basa Türküm ulan. Ama siz değilsiniz. Eğer olsaydınız ülkemize, bağımsızlık marşımız olan İstiklal marşımızı yazan Ünlü Şairimize laf eden, Ülkemizin kurucusuna hakaret eden bir organizmayı hastahanede ziyaret etmez ona hocam, üstad falan demezdiniz. Onu propaganda aracınız haline getirdiğiniz anadolu ajansında tarihçi yazar diye yazdırmazdınız. Hayır Siz Türk Falan değilsiniz. Siz bu ülkenin iyiliğini falan da istemiyorsunuz. Hiç de istemediniz. 

  İşte bu yüzden sıkıntı büyük. Ama durum imkansız değil gençler ve kendini genç hissedenler. Enseyi karartmayın. Bir gün her şey çok güzel olacak. Ben gençliğimize güveniyorum. Ülkeme de güveniyorum. Ve inanın bana bir gün bu hükümet de değişecek. Ama değiştikleriyle kalmayacakalar. Hesap da verecekler. Yaptıkları her şeyin harcadıkları her kuruşun yaptıkları her haksız ihalenin, yaptıkları her haksız atamanın hesabını verecekler. Kendi vicadnlarına vermiyorlar şu anda vicdansız oldukları için, ama bu millete verecekler. Hiç merak etmeyin. 
  
  Bir sonraki yazılarımdan birinde de ben olsam ülkeyi nasıl yönetirdim diye hayal ettiğim kafamda kurduğum ve acilen hayata geçirilmesini gerekli bulduğum ama (tartışmaya açık) düşüncelerimi anlatmak istiyorum. Sağlıcakla kalın, hatalı, yanlış gördüğünüz veya desteklediğiniz yerleri bana yorumlarda bildirmeyi unutmayın. DÜŞÜNCELERİNİZ benim için ve sizin için de önemli. 












 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Eski Olması Bir Filmi İzlenmez Kılar mı?

    Geçenlerde bir arkadaşıma bir film önerdim. Muhtemelen izlemişsinizdir. Filmin adı Forrest Gump. Ben normalde bu filmi 1998 yapımı sanıyordum. Meğersem film 1994 yapımıymış. Her neyse arada sadece 4 yılcık var ne olacak diyebilirsiniz ve haklısınız size katılıyorum. Sonuçta ikiside eski filmler.    Peki önerimin sonrasında ne oldu? Filmin yapım yılını gördü ve 1994 mü sg dedi bana. Ben de sen filmden ne anlarsın kültürsüz yaratık gibi bir söz söyledim ona. Elbette arkadaşımın böyle bir tepki vermesini anlıyorum aşırı derecede haksız sayılmaz. Çünkü bir noktada ben de eski filmlere böyle ön yargılıydım, sonra bir noktada kırdım bu ön yargıyı.     Starwars sever misiniz? Hiç duydunuz veya izlediniz mi? Starwars güzeldir. Tavsiye ederim. Yüzüklerin efendisi gibi iyi ve kötünün mücadelesini işleyen etkili bir şekilde izleyen nadir filmlerdendir diyebilirim. Ben de çoğu insan gibi eski filmlere karşı ön yargılıyken (elbette 99 yapımı- 98 yapımı filmleri izlemişliğim vardı) bir gün evde

Patates Kızartmaları ve Mutluluk

   Merhaba. Size kısa bir yazıda son zamanlarda yaşadığım ve beni mutlu eden bazı şeyleri anlatmak istiyorum. Bu yazı uzaktan bakınca size belki biraz şükürcü gelebilir ama kesinlikle öyle değil. Sadece birkaç yaşanan durum ve bu durumlar karşısında hissettiklerimi paylaşmak istiyorum.     Hani söylenegelen bir şey, bir soru var ya; mutluluk nedir? Ne olsa sizi mutlu ederdi? Hiç düşünüyor musunuz bunu? Bilmiyorum. Ben de çok fazla düşünmüyorum aslında. Yalnızca mutlu olduğumda hatırlıyorum bunu. Peki nasıl mutlu olduğumu öğrenmek ister misiniz?    Belki size anlamsız gelecek bunlar. Ama lütfen sadece bir an olsun beni anlamaya çalışın. Ben patates kızartmasını çok severim biliyor musunuz. Ama öyle gelişi güzel kızartmalardan bahsetmiyorum. Böyle şekli güzel olan, güzel kızarmış ve en önemlisi de sıcak olmalı. Sıcak olmayınca sevmiyorum. Belki siz de böylesinizdir. Peki toplu bir yaşam alanında yaşıyorsanız neler olur? Yemekler pek güzel olmaz genelde. Patatesler soğuktur, birbirine yap

Unutmak İstiyorum

    Keşke bir tuş olsa. Rengi önemli değil; size hangisi hoş geliyorsa o olabilir. Kırmızı mesela. Genelde filmlerde tuşlar kırmızı renkli oluyor. Gerçi gerçekte de kırmızı renkli oluyorlar. Neyse işte. Bir tuş olsun demiştik ama bu tuş gerçekte değil zihnimizde olsun? Evet evet zihnimizde. Böyle gidip elinizle ulaşabileceğiniz bir noktada değil. Bu bir şans olsa, o tuşa uzanıp bastığınızda bazı durumlar gerçek olsa yapar mıydınız?     Tabi olabilecek durumlar tamamen gerçekçi, mesela o tuşa bastığınızda geçmişe gidemiyorsunuz, yalnızca ileriye dönük olaylar olabiliyor. Mesela hafızanızdan bazı olayları silme şansı veriliyor size. Kötü, veya gereksiz, ya lanet olsun keşke yaşanmasaydı dediğimiz türden olaylar, unutmak istiyorum dediğimiz olaylar? Ne dersiniz? Keşke olsa ama olmayacak.   Yaşım ilerledikçe keşke unutsam dediğim olayların sayısı artıyor. Sizin de artacak. illa kötü yönde değil. İyi yönde de. Keşke okuduğum veya izlediğim bir filmi unutsam da tekrar izlesem ve aynı duygula