Ana içeriğe atla

Bağcıyı Dövdüler


  Çözüm neydi ne değildi? Biz neden böyleyiz? Hata nerde? Çok mu televizyon izliyoruz? Yoksa sularda mı bir gariplik var? Bu soruları çok soracağız inanın bana. Ama bazen Sokrates bile çıkmaza çıkar. Çünkü bu problem çözülmüyor, sorular çaresiz kalıyor çünkü dert cevaplamak değil bağcıyı dövmek, ormanı yakmak, acı vermek, güzel bir şeyi yok etmek.Maksatları bu. 

  Tartışma nedir? Nasıl yapılır? Etik nedir? Ne değildir. Öznel nedir nesnel nedir? Nesnel olmak bazı durumlarda neden çok önemlidir? Bir kere öznel şeyler tartışılmaz, öznel şeylerin tartışması olmaz davası olur, itiati olur, kabulü olur dogması olur. Paradoksları olur. Böyle birisiyle tartışırken kazanamanız mümkün değildir. Zaten aslında kazanmak da yoktur. Peki neden kazanamanız mümkün değildir: Çünkü sizin kim olduğunuzu ve nerede yaşadığınızı biliyorum. Bu yazıyı ana dilinizde okuyorsunuz muhtemelen ve eğer böyleyse nerede yaşadığınız belli. Bu dediklerim bu zaman için geçerli. Eğer bu yazıyı 350 yıl sonra veya 50 yıl sonra veya 33 yıl önce okuyorsan bazı dediklerim farklı olabilir. Ama fark etmez insanlar genelde aynıdır. En azından kabadayılar böyledir. Ve kabadayıların olayı da budur, bir tartışma yaparken asla sizinle gerçekten tartışmazlar, kavga ederler. Çok basit, çok sığ insanlardır, genelde en zekileri bile eğrelti otu kadar zekidir. Bu insanların yüksek yerlere gelmesi bu sebeple fazla tehlikelidir, dağ gibi bir yere çıkıp kendilerini dağ zannederler ve size taş atarlar. Dertleri tartışmak değilidir, hiç olmamıştır. Bilgi almak istemezler, verme kısmı ise zaten fabrikadan kapalı gelir bunlara. 

  Zorunda kalırsanız eğer bu organizmalara karşı geliştirdiğim formül şu: üstlerine gidin. Bunlar aslında kabarık insanlardır. Hiç kedileri kavga ederken gördünüz mü? Kediler kavga ederken genelde kıllarını diken diken ederler. Biz de ederiz aslında ama evrimsel süreçte kıllarımız seyreldiği ve kısaldığı için bu anlamlı bir sonuç vermez fakat bir kediyseniz başka. Bir kediyseniz tüyleriniz kabarırsa, diken diken olursa çok büyüksünüzdür; fazla büyük görünürsünüz, sesiniz de yüksek çıkıyorsa tamam. Tüm kavgalarda kullanabilirsiniz bu tekniğinizi. Ama bir gün başka bir kedi gelir. Yine kabarırsın, yüksek sesle bağırırsın tüm yeteneğin budur çünkü dayılanmaktan başka yapabildiğin hiçbir şey yoktur. Çünkü hiçbir alanda kendini geliştirmemişsindir. Aciz zavallı acınası bir organizmasındır ama zavallı acınasılığın o kadar ileri seviyedir ki sen aynı zamanda kibirlisindir de. Evet kibirlisindir. Bu sebeple kendine toz kondurmaz asla doğruları kabul etmezsin. Sana tüm gerçekler, kanıtlar sunulsa gözüne sokulsa, gösterilse, anlatılsa, koklatılsa dokundurulsa fark etmez. Kendi zayıf, kusurlu hafızana o kadar çok güvenirsin ki, o kadar zavallısındır ki o kadar kibirlisin o kadar acınası bir yaratıksın ki asla yanıldığını kabul etmezsin. Senin için gerçeklerin bittiği yerde komplo başlar. Kısaca yalancısındır, fanatiksindir. Ama sen diye bir şey yoktur aslında, hiç olmamıştır. Çünkü senin olman için boşlukta bir yer kaplman gerek ama ben sana baktığımda uzaktan emin ol boşluk görmeye devam ediyorum çünkü sen aslında yoksun. Sen kendi kendine var olamıyorsun var olmak için bir takıma ait olman gerekiyor. Bin dine bir futbol takımına bir mezhebe bir siyasi ideolojiye bir şeye işte bağımlısın, bu yüzden bu bağımlığın kendini dışarı vuruyor bu soyut şeyler senin sadece zihinsel varlığını sağlıyor ama fiziksel bir bedenin de var. Bunu da var edebilmen için fiziksel bağımlılıklara ihtiyaç duyuyorsun. Sigara lazım sana içki lazım cinsellik lazım.  Evet işte senin anatomin bu. Varlığının sırrı bu. Eğer istersek senden hiç zorlanmadan çok sayıda üretebiliriz. Çünkü dedim ya uzaktan bakınca sizin güruhunuzda hiçbir fark göremiyorum hepiniz boşlukta bir boşluksunuz. Bu yüzden o yeni gelen kedi karşısındaki kedi ne kadar büyük gözükürse gözüksün, sesi ne kadar çok çıkarsa çıksın karşısındakinin zavallı bir kedi olduğunu biliyordur. Onun üstüne gider. Daha çok kabarır daha çok sesini çıkartır ve çat diye bir pençe atar ona. Sonra da arkasından kovalar, kovalar. Bölgesinden kovana kadar kovalar. Bu kedi kötü ve dayılanan bir kedi değildir. İş bilen kedidir. Dayılanan kedileri sadece kendisinin de dayılanarak susturabileceğini uzaklaştırabileceğini bilir.   

  O yüzden kedi bu sözüm sana. Ayağını denk al fazla kabarma. Ya öğren doğru düzgün derdini anlatmayı ki bu çok ama çok zor senin için biliyorum. Eminim ki sen kesin mağdur da olmuşsundur geçmişte, sürekli bunu ortaya sürüp duracaksın, kesin sana darbe yapmaya falan da çalışıyorlardır eminim. Neden? sen müslümansın çünkü değil mi? Çünkü sen dünyada hiçbir şey üretmediğü halde her şeyden vergi alan da değilsin. Sürekli komşu kedilere uzaktan atar gider yapan sonra bir gün dersini alınca şak diye evet bu da sen değilsin tamam. Olma da böyle. Veya ol sen bilirsin. Ama sonun geldi artık bunu da bil. Artık dünya değişiyor. Ama iyi ama kötü. Yine de değişiyor ve senin gibi kedilerin sonu geliyor. Tarihin tozlu sayfalarına gömüleceksin. Tıpkı başka kediler gibi. Ama en kritik dönem de bu dönem aslında. Çünkü boğulan birisiyle aynı belirtileri gösteriyorsun. Kendini boğulmaktan kurtarmak için sakin olmak mantıklı düşünmek yerine daha da dayılanıyorsun daha da kabarıyorsun çevrendekileri de boğmaya çalışıyorsun ama kime dayılanıyorsun? Denize mi dayılanıyorsun? Yemez!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Eski Olması Bir Filmi İzlenmez Kılar mı?

    Geçenlerde bir arkadaşıma bir film önerdim. Muhtemelen izlemişsinizdir. Filmin adı Forrest Gump. Ben normalde bu filmi 1998 yapımı sanıyordum. Meğersem film 1994 yapımıymış. Her neyse arada sadece 4 yılcık var ne olacak diyebilirsiniz ve haklısınız size katılıyorum. Sonuçta ikiside eski filmler.    Peki önerimin sonrasında ne oldu? Filmin yapım yılını gördü ve 1994 mü sg dedi bana. Ben de sen filmden ne anlarsın kültürsüz yaratık gibi bir söz söyledim ona. Elbette arkadaşımın böyle bir tepki vermesini anlıyorum aşırı derecede haksız sayılmaz. Çünkü bir noktada ben de eski filmlere böyle ön yargılıydım, sonra bir noktada kırdım bu ön yargıyı.     Starwars sever misiniz? Hiç duydunuz veya izlediniz mi? Starwars güzeldir. Tavsiye ederim. Yüzüklerin efendisi gibi iyi ve kötünün mücadelesini işleyen etkili bir şekilde izleyen nadir filmlerdendir diyebilirim. Ben de çoğu insan gibi eski filmlere karşı ön yargılıyken (elbette 99 yapımı- 98 yapımı filmleri izlemişliğim vardı) bir gün evde

Patates Kızartmaları ve Mutluluk

   Merhaba. Size kısa bir yazıda son zamanlarda yaşadığım ve beni mutlu eden bazı şeyleri anlatmak istiyorum. Bu yazı uzaktan bakınca size belki biraz şükürcü gelebilir ama kesinlikle öyle değil. Sadece birkaç yaşanan durum ve bu durumlar karşısında hissettiklerimi paylaşmak istiyorum.     Hani söylenegelen bir şey, bir soru var ya; mutluluk nedir? Ne olsa sizi mutlu ederdi? Hiç düşünüyor musunuz bunu? Bilmiyorum. Ben de çok fazla düşünmüyorum aslında. Yalnızca mutlu olduğumda hatırlıyorum bunu. Peki nasıl mutlu olduğumu öğrenmek ister misiniz?    Belki size anlamsız gelecek bunlar. Ama lütfen sadece bir an olsun beni anlamaya çalışın. Ben patates kızartmasını çok severim biliyor musunuz. Ama öyle gelişi güzel kızartmalardan bahsetmiyorum. Böyle şekli güzel olan, güzel kızarmış ve en önemlisi de sıcak olmalı. Sıcak olmayınca sevmiyorum. Belki siz de böylesinizdir. Peki toplu bir yaşam alanında yaşıyorsanız neler olur? Yemekler pek güzel olmaz genelde. Patatesler soğuktur, birbirine yap

Unutmak İstiyorum

    Keşke bir tuş olsa. Rengi önemli değil; size hangisi hoş geliyorsa o olabilir. Kırmızı mesela. Genelde filmlerde tuşlar kırmızı renkli oluyor. Gerçi gerçekte de kırmızı renkli oluyorlar. Neyse işte. Bir tuş olsun demiştik ama bu tuş gerçekte değil zihnimizde olsun? Evet evet zihnimizde. Böyle gidip elinizle ulaşabileceğiniz bir noktada değil. Bu bir şans olsa, o tuşa uzanıp bastığınızda bazı durumlar gerçek olsa yapar mıydınız?     Tabi olabilecek durumlar tamamen gerçekçi, mesela o tuşa bastığınızda geçmişe gidemiyorsunuz, yalnızca ileriye dönük olaylar olabiliyor. Mesela hafızanızdan bazı olayları silme şansı veriliyor size. Kötü, veya gereksiz, ya lanet olsun keşke yaşanmasaydı dediğimiz türden olaylar, unutmak istiyorum dediğimiz olaylar? Ne dersiniz? Keşke olsa ama olmayacak.   Yaşım ilerledikçe keşke unutsam dediğim olayların sayısı artıyor. Sizin de artacak. illa kötü yönde değil. İyi yönde de. Keşke okuduğum veya izlediğim bir filmi unutsam da tekrar izlesem ve aynı duygula